Kamuoyuna
Son günlerde „Hubyar Tekkesi“ üzerine yeniden çeşitli haber ve açıklamalar hem ulusal basında hem sanal ortamda yer almaktadır. Bu açıklamalar, 7 Mayıs 2017 tarihinde İsmail Saymaz tarafından Hürriyet Gazetesi’nde yapılan haberi dayanak göstererek yapılmaktadır. Açıklamaların hepsi „haberden olay çıkarmak“ üzerine yönelmiştir; böylece bu haberin amacı da ortaya çıkmış bulunmaktadır. Spekülasyon ve gerçek dışı içeriklerle yapılan bu haber ve açıklamalar iyi niyet taşımamaktadır.
Olayın aslı şöyledir:
Hubyar Tekkesi’ne devlet şimdi değil 2005 yılında el koymuştur. O günlerde derneğimiz, Hubyar Ocağı’na bağlı tüm köy derneklerini İstanbul’da toplayarak gerekli açıklamaları ve duyuruları yapmış, bu müdahaleye karşı da hukuk mücadelesi başlatmıştır. Toplantı sonrası „Devlet Hubyar’dan elini çeksin“ başlıklı ortak bildiri de basında yer almıştır. Daha sonra, derneğimiz genel kurul kararıyla kurulan Hubyar Eğitim Vakfı davanın tarafı olmuş ve tüm 12 yıl boyunca süren hukuk mücadelesinin takipçisi olmuşuzdur. 2005 yılından bu yana her yıl yaptığımız ‚Hubyar Anma Törenleri’nde de Hubyar sevenlerini konu hakkında bilgilendirdik. 12 yıl süren dava sonunda 12.10.2016 tarihli yargıtay onayıyla köy tüzel kişiliğinin lehine karar verilmiştir. Ancak, dava süresince söz konusu olan, Hubyar Tekkesi’nin eski vakıflardan oluşu, vakıflar kanununun 30. maddesi gereği sürecin devamında tekkenin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçirilmesiyle son bulmuştur. Dava şimdi Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır.
20 Temmuz 2005 yılında ‚Tekkeden rand elde ediliyor‘, ‚Tekke, şeyhliğini ilan eden biri tarafından işgal edildi‘ diye Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa, Genel Kurmay Başkanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na, Tokat Valiliği’ne, Almus Kaymakamlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na eş zamanlı olarak basın önünde Tekkeyi ve postnişinini ‘dedelik yapıyor’ diye Tekke ve Zaviyeler Yasası‘nı öne sürerek şikayet edenlerin, ‚Tekkede terörist besliyor‘,diye el yazılı dilekçe verenlerin, ‚Tekkede kurban kesiliyor‘ diye şikayet edenlerin, ‚burası devlet malıdır, vakıf malıdır‘ diye resmi makamlara dilekçe verenlerin, mahkeme süresince yalancı şahitlik ve evrakta tahrifat yaparak Tekkeye devletin el koymasını sağlayanların, bugün yine ortaya çıkıp „Tekkeye Devlet El Koydu“ diye feryad-ı figân etmelerinin ne kadar samimi olabileceğinin takdirini kamuoyuna bırakıyoruz. (Gerekirse isim isim, sayfa sayfa bu şikayetleri ve ifadeleri yayınlarız). Sanki köy tüzel kişiliği kaymakamlığın ve valiliğin altında bir organ değilmiş gibi – devlet dışı gösterilerek yapılan haber ve açıklamalar her türlü samimiyetten uzak oldukları gibi, iyi niyet de taşımamaktadır. Aynı akibete uğratılan ve yine Tokat’a bağlı Keçeci Baba Tekkesi de köy tüzel kişiliği adına verilmiş ancak Erbaa Kaymakamlığı istediği her uygulamayı yapmaktadır (İsteyenler sanal ortamda yeteri kadar bilgiyi elde edinebilirler). Hubyar Tekkesi’nde de asıl amaç, dergahtan dedeyi çıkartarak dede-talip ilişkilerini koparmak, ana işlevin ortadan kaldırılarak türbeleşmesini sağlamaktır; tıpkı diğer Alevi inanç merkezlerinde olduğu gibi. Ayrıca Tokat Valiliği’nin son üç yıldır yerel basında yer alan ve Hubyar Tekkesi’ni de içeren açıklamaları da gizlilik içermemektedir.[1]
2005 yılından bu yana Tekkemiz, ilgilileri ve Köyümüz üzerine sistematik ve profesyonel olarak basın ve yayın yoluyla itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmektedir. Bu şikayetlerin ve kampanyanın başında ise, eski „Türkçü“ yeni „Kürtçü“, neresi karıştırılmak isteniyorsa orada bulunan, şahıs ve şahıslar yer almaktadır. Türkçülüğün Türklere, Kürtçülüğün Kürtlere verdiği zararın en iyi okunacağı ülke Türkiye’dir. Meşruiyetini sorunun kendinden alan, bugün Alevilerin ve Aleviliğin önünde kendileri en büyük sorun olarak duran kurum ve kerameti kendinden menkul kişilerin yaptıkları açıklamalar ise her türlü ciddiyetten uzak oldukları gibi, iyi niyet de taşımamaktalar.
Ülkenin ve Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’e yapılan hakaret ve iftiraların alenileştiği; ABD emperyalizminin açık açık Türkiye‘yi tehdit ettiği; Demokrasiye, Cumhuriyete, Hukuka sahip çıkmanın birincil görev haline geldiği bu ortamda, konuyla ilgili kamuoyunu, basını ve tüm devlet görevlilerini ‚akl-ı selim’i hakim kılmaya davet ediyoruz. Hubyar Tekkesi bağlamında yapılan bu tür sistematik ‚yayınları‘ da bu bağlamda görüyor ve oyunun bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Orman yanarken yangının içersinde ağaç kapmanın derdine düşenler, ağaç yerine ellerinde kül bulurlar, eğer yangından kendilerini kurtarabilirlerse. Ağaç kapmanın derdinde olanlara, aslolanın yangını söndürmek olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Tekkemizi ve Köyümüzü Alevileri itibarsızlaştırmanın bir aracı haline getiren ‚hain zihniyeti‘ ise şiddetle kınıyoruz.
Saygılarımızla
Hubyar Köyü Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Hubyar Eğitim Vakfı